YEMEK

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN
Merhaba, Ben akıllı asistanınız Mynet Chef GPT. Size en uygun yemek tariflerini bulmak için buradayım. Benden yardım alabilirsiniz.

Mynet Chef GPT

1 Hazırlamak istediğiniz öğünü seçiniz
2 Hangi malzemeleri kullanmak istersiniz? Listeden istediğiniz kadar malzemeyi ekleyebilirsiniz.
3 Hangi mutfak türünde olmasını istersiniz?
Daha fazla bilgi girmek ister misiniz?
4 Özel bir beslenme şekliniz var mı?
5 Belirtmek istediğiniz bir alerjiniz var mı?
6 Eklemek istediğiniz farklı detaylardan burada bahsedebilirsiniz.
    Kalan mesaj: 10

    Türkiye Nasıl Dünyanın En Büyük Çay Üreticilerinden Biri Haline Geldi?

    Cevabı cumhuriyetimizin ilk yıllarında saklı.

    Bize iki çay evladım. Biri demli olsun.

    Biz kendimizi bildik bileli çay var hayatımızda. Sabah kahvaltılarımızda var, öğle aralarımızda var, güzel havalarda çay bahçelerimiz var, dükkanlarda markla hesap yapan çaycılarımız, devlet dairelerinde çay ocaklarımız, birinci ligimizde Çaykur Rizespor'umuz var...

    Yeşilçam'ın en güzel sahnelerinde çay var örneğin, Çöpçüler Kralı'nda Kemal Sunal'ın elinde, Senede Bir Gün'de Kartal Tibet ve Hülya Koçyiğit'in önünde, efsane ''Herkese benden çay! Şakire çay yok!'' repliğinde.

    Çay hep var! sanıyoruz ya hani; aslında hep yoktu :) Muhteşem Yüzyıl'da çay içildiğini görüyor musunuz örneğin, hep kahveler, hep kahveciler, 40 yıllar ve hatırlar!

    Çünkü kahvenin Anadolu'ya gelişi 14. yüzyıl, çayın ise 1920!

    Yani Türk kahvesi ile ince belli çayın arasında, bu topraklarda 600 küsur yıllık bir fark var!

    Peki nasıl oldu da kahveyi daha arka planda tuttuk, nasıl da oldu da çayı hayatımızın orta yerine bu denli koyabildik?

    Avrupa'nın çayla tanışması 5. yüzyılda.

    Biz ise 19. yüzyıla kadar hep kahve, hep kahve...

    Çayın Çin'den Avrupa'ya gelişi, 5. yüzyılda Türk tüccarlar tarafından gerçekleşiyor. İlk olarak Rusya Batum'da yetiştirmeye başlıyor çayı. Önce tedavi amaçlı içiliyor, keyif amaçlı içilmeye başlanması ise 6. yüzyılın sonlarına denk geliyor. Osmanlı'nın bu içeceğin ne kadar güzel bir şey olduğuna ayması 19. yüzyılı buluyor; 1838'de Japonya’dan ağaçlar getiriliyor, gel gelelim iklimi tutturamıyor imparatorluğun ziraat mühendisleri: Bursa'da yetiştirmek istiyorlar, başaramıyorlar, proje de böylelikle rafa kaldırılıyor.

    Ama çay bu; bir kere girdi mi bu toprakların kanına, yayılmadan yapamıyor. Üstünlük kahvede de olsa, 19. yüzyılın sonlarına doğru kendi kitlesi oluşmaya başlıyor o sıralar henüz millileşmemiş milli içeceğimizin. Özellikle İstanbul, Sultanahmet'te çay satımı gittikçe artmaya başlıyor.

    Ancak henüz 5. yüzyılda Avrupa'ya bizim tanıttığımız çayı kendi topraklarımıza taşımamız için halâ 20. yüzyılı bekliyoruz...

    Sonra cumhuriyet kuruluyor, çay reformu yeniden başlıyor.

    1920'lerde yaşanan ulus devlet bölünmeleri ve savaşlar henüz çiçeği burnunda devlet olan Türkiye'nin çay reformu konusunda elini rahatlatıyor aslında! Çünkü Rusya'daki savaştan kaçan ve çay yetiştirmeyi bilen Gürcüler ekmek parası için Karadeniz'e göç ediyorlar.

    Hem Karadeniz halkını istihdam etmek, hem farklı yerlere göç etmelerini engellemek, hem de cumhuriyete sermaye getirebilmek için 1924'te kanun çıkartıyor Türkiye: Rize vilayeti ve Borçka kazasına fındık, portakal, mandalina, limon ve çay ekilecek!

    Çalışmaların sonucunu alması 1937'yi buluyor.

    İlk sağlam mahsul, 20 ton ile 1937'de elde ediliyor. 1938'da 30 ton, 1940'ta 40 tona ulaşıyoruz. Çay üretimi gittikçe artınca, sofralarımıza gittikçe daha da musallat olunca tabii; kalitesiz mallar, kaçak ucuz çaylar ortaya çıkmaya başlıyor. Bu sebepten yine 1940 yılında Türkiye'de çayın satılması ruhsata bağlanıyor.

    Bir devlet politikası olarak çay!

    Osmanlı topraklarında yer alan ve kahve üretilebilen topraklar 1. Dünya Savaşı'na dek bir bir kaybedildiği için, Türkiye Cumhuriyeti artık kahveyi ithal etmek zorunda kalıyor... Bir noktadan sonra dışarı akan bu paranın Anadolu'da kalmasını sağlamak istiyor devlet, bu yüzden de çaya yüklendikçe yükleniyor.

    1947'de Rize'nin Fener Mahallesi'nde ilk çay fabrikası açılıyor, kahve ithalatı yaptırımlarla kontrol altına alınıyor, azaltılıyor. Çay coşarken, kahve düşüyor yani... Nihayetinde Türkiye'deki çay üretimi 1963 yılında tüketimi geçiyor, böylelikle ülkemizin çay ithal etme dönemi tamamen bitiyor.

    Çay ülkesi olup çıkıyoruz!

    Şu anda;

    Türkiye dünyanın en büyük 5. çay üreticisi konumunda.

    Kişi başına düşen çay tüketiminde dünya lideriyiz, en yakın rakibimizin 1.5 katıyız.

    Ülke yüz ölçümünün tam %1'i sadece ve sadece çay üretmeye ayrılmış durumda.

    Haydi gidelim de bir çay demleyelim artık! :)


    Kaynaklar: Geekyapar.com, Seyler.eksisozluk.com, Wikipedia.org, Filmhafizasi.com

    Yerel Seçim 2024


    En Çok Aranan Haberler